50. Yılında TDAS için okumalara başladım. Görece yeni sayılabilecek güzel kitaplar buldum. Tahmin edilebileceği gibi çoğu ingilizcedir. Bir tanesi Marxist Theories of Imperialism – A History (Marksist Emqeryalizm Teorisi Tarihi). Kitabın adı böyle olmakla birlikte yazar döneminin emperyalizmini inceleyen marksist olan ve olmayan bütün önemli isimlere yer vermiş. Tarihi üç bölüme ayırmış.
İlk bölümde Hobson, Hilferding, Kautsky, Lenin, Luxemburg ve Buharin yer alıyor. Bu bölümde yer alanların önemli eksikliğini doğru belirlemiş: emperyalizmi esas olarak kapitalizmin ekonomik gelişmesi temelinde değerlendirmek, devlet konusunu ise geri plana etmek…
İkinci bölümde, ki bu bölüm 1960-1980’li yılları kapsıyor, Baran-Sweezy, Andre Gunder Frank, Immanuel Wallerstein yer alıyor.
Üçüncü bölüm küreselleşme dönemi olarak adlandırılmış (küreselleşmenin son dönemi denilse daha doğru olurdu), bu bölümde Hardt-Negri ve Samir Amin yer alıyorlar.
Başlıkta dört aşamadan söz ettim çünkü kitap 2017’de yazılmış, 2020’li yıllarda açıkça görülebilen gelişmelerden doğal olarak söz etmiyor. Bu aşamayı çok kutuplu dünya olarak adlandırmak mümkündür. Üçüncü aşamada büyük oranda tek kutuplu dünya vardı (ABD) ve artık bulunmuyor. Rusya-Çin ittifakının yanı sıra sayıları gittikçe artan BRICS ülkeleri bulunuyor. BRICS’in temel amacı farklı bir küresel düzenin hakim kılınmasıdır ve bu da ABD hegemonyasını doğrudan tehdit etmektedir.
Kitabın önemli eksikliği alt emperyazim teorisine yer vermemesidir.
Son dönemin emperyalizm teorisini yazmak bugünlerde yaşayanlara düşüyor. Ve bu teori mutlaka devletteki dönüşümü de içermek durumundadır.
Kitaba başladım ama 20 sayfadan ileri henüz gidemedim. Kitapta anlatılan üç dönemde devlette ne gibi değişimler yaşandığı ne oranda ele alınmıştır, henüz bilmiyorum.
İlk dönem için belirleme zor değildir. Tekelci devlet kapitalizmi 1920’li yılların sonlarında değil yaklaşık 20 yıl önce uygulanmaya başlanıyor. Almanya’nın sıçramalı ekonomik gelişmeyle İngiltere’ye yetişmesi yoğun devlet desteğiyle mümkün olmuştur. Savaşa hazırlanmak, orduyu güçlendirmek demektir ve bu da bütün ülkeler için devletin doğrudan ön plana çıkmasını getirir.
İkinci aşama için benim düşüncem sosyal devlete ve sınıflar arasında uzlaşmaya dayanan kapitalizmdir. Bu aşamada sömürge kurtuluş savaşları önemli yer tutuyor.
Üçüncü aşama ekonomik olarak neo liberalizm dönemi ve birçok alanın -savaşın bir bölümü dahil- özelleştirilmesidir.
Bunların daha ayrıntılı anlatılması gerekir.
Alt emperyalizm üçüncü aşamanın özelliklerinden birisi olarak ortaya çıkıyor. İki kutuplu dünyanın sona ermesinin ardından değişik alanlarda bölgesel güçler şekilleniyor. Türkiye bunlardan birisidir.
Rusya-Ukrayna savaşı aynı zamanda savaşın yürütülmesinde önemli yenilikler de getirdi. Savaş büyük oranda dron savaşı olarak yürüyor. Tankların eski önemi kalmadı çünkü dronlar için kolay hedef durumundalar.
IHA ve SİHA konusunda Türkiye dünyanın önde gelen ülkelerinden birisidir.
Her ülke dron üretiyor ve sürekli yeni teknikler geliştirildiği için dron piyasası da sürekli yenileniyor.
Bu alanda bir başka önemli ülke İsrail’dir. Türkiye yıllarca bu ülkeden aldığı dronları -Heron- kullandı, ardından kendisi üretmeye başladı.
Neyse, konuyu dağıtmayayım.
Sonuçta ortaya iyi bir inceleme çıkarabileceğim sanırım.