Güncel yazılar

KONUYU BİLMEDEN FELSEFESİNİ YAPMAK

Engin Erkiner

1980’li yılların ikinci yarısında Cumhuriyet gazetesinin bilim-teknik eki vardı. Burada bilimsel konularla ilgili okur mektupları da cevaplandırılırdı. Bir okur hapishaneden yazıyor ve parçacık mekaniğinin yorumlarıyla ilgili sorular soruyordu. Cevap veren ve konuyu bildiği belli olan kişi şöyle diyordu:

“Zor koşullar altında bu konuyla ilgilenmeniz güzel ama siz konuyu bilmeden felsefesini yapmaya çalışıyorsunuz; bu olmaz.”

Tutuklunun quantum mekaniği konusundaki çabası o yılların genel özelliğini yansıtır. Diyalektik materyalizmi biliyorsanız, doğa bilimlerinde önemli bilgi sahibi olmanız gerekmez. Nasıl olsa her şey diyalektik materyalizmi doğrulamaktadır; böyle inanılırdı.

Sovyet felsefecilerinde de benzeri yaklaşım vardı. Parçacık fiziği hakkında bilgileri yoktu ama bu onların konuyla ilgili olarak fizikçilere yol göstermelerini engellemezdi. Sonuç, sosyalist ülkelerde modern fizik alanında çalışan fizikçilerin bu felsefecileri ciddiye almamasıydı.

Anlatılan konuyla ilgisiz olarak parçacık mekaniğinden kısaca da olsa söz etmek sonraki yılların değişik yazılarında da sürdü. Kişi ulusal haklar konusunda yazı yazıyor, arada kısaca da olsa parçacık mekaniğinden söz ediyordu. İki konunun birbiriyle ilgisi yoktu ama herhalde konuya derinlik kattığı sanılıyordu.

Sosyalistlerin bu konudaki durumu oldukça kötüdür. Klasik diye bildikleri yapıtlardaki belirlemeleri ezberlerler ve bu insanlara söz anlatmak mümkün değildir.

Mesela Engels’in Doğanın Diyalektiği’ni ele alalım. Yayınlandığı dönemde de abartılacak bir kitap değildi ve dönemi çoktan geride kalmıştır.

Engels’in ölümünden sonra kitap metni Bernstein’ın eline geçer ve yayınlanması sonusunda fikrini almak için Einstein’a verir. Einstein şöyle der: “Yazar tarihsel bir kişilik olduğu için kitap yayınlanmalıdır. Kitapta fiziğin bugünkü sorunları ve tarihi konusunda önemli bir şey bulunmuyor.”

Belirlemeyi yapan Einstein’dır.

Şunu da düşünmek gerekir: Engels 1895’te öldü. 1900-1925 yılları arasında fizik iki büyük devrim yaşadı: özel ve ardından genel görelilik kuramı ve sonra parçacık mekaniği. 1900’de Max Planck enerjinin paketler halinde yayıldığı buluşuyla yolu açar, ardından önce Einstein ve sonra da Heisenberg ve Schrödinger gelecektir.

Doğa bilimlerinde bilinenden hareket ederek bilinmeyenler konusunda genelleme yaparsınız. Gözlemleyebildiğimiz evrende doğa yasalarını biliyoruz. Bu bilgi evrenin her tarafı için geçerli kabul edilir. Doğa yasaları, ulaşalım ya da ulaşamayalım, evrenin her tarafında aynıdır. Başka türlü çok uzakları inceleyemezsiniz. Orada başka yasaların geçerli olduğu konusunda herhangi bir gözlem yapılmamıştır. İmkansız değildir, olabilir ve bu durum ortaya çıkarsa eğer çok şey değişecektir.

Mesela anti maddeden oluşan evren var mıdır? Varsa eğer, orayı bilemeyiz çünkü madde ve anti madde bir araya gelemez, birbirlerini yok ederler. Böyle bir anti evren varsa eğer, orada da aynı fizik yasaları mı geçerlidir; bilmiyoruz.

Keza çok sayıda evrenin birlikte bulunduğunu savunan çoklu evren teorisinde fiziksel yasalar her yerde aynı mıdır; bilmiyoruz.

Başka yasalar bilmediğimiz için bildiklerimizin genel olarak geçerli olduğunu şimdilik kabul etmek zorundayız.

Artan bilgi düzeyimiz başka türlü olduğunu gösterirse teorilerimizi değiştirmek zorundayız.

Engels’in yaptığı da buydu yani bilinenden hareket ederek genelleme yapmaktı. Bu genelleme bilginin artmasıyla birlikte yanlışlanabilir de…

Mesela Engels için evrenin başı ve sonu yoktur.

1920’li yıllarda evrenin büyük patlamayla oluştuğu kuramına -defalarca kanıtlanmasına rağmen- Marksistler ürekli itiraz etmiştir. Evrenin sürekli genişlemesi büyük patlama kuramının temelidir denilebilir.

Kafa karıştırıcı bir soru: genişleme, genişlenecek alanı gerektirir. Evren boş bir alanda mı genişliyor, boşluğu mu dolduruyor? Varsa eğer nedir bu boşluk?

Genel görelilik kuramına göre madde alanını üretir. Madde içinde yer aldığı alanı ve alan da içindeki maddeyi etkiler.

Diyalektik bir durum, değil mi? Böyle bir belirlemeyle konunun esasına ilişkin bir şey söylememiş olursunuz. Bahsettiğiniz sadece görüntüdür, o kadar…

Konuyla ilgili çok sayıda basit yazılmış popüler kitaplar bulunuyor. Bilgi edinmek isteyenlerin bunları okumasını öneririm. Bazılarında konu basitleştirilirken yanlış belirlemeler yapılmıyor değil ama ne yapalım; olur o kadar diyeceğiz.

 

Engin Erkiner

THKP/ C HDO ( ACILCILER) Orgutunun uc kurucu liderinden biridir. ayrica 1976 sonrasi hdo nun sp eylemlerini yonettiyi gibi ,politik ve askeri lideryiyin birliyi ilkesini hayata gecirerek bu eylemlere en onde savasarak katilmis ve tesadufen hayatta kalmayi basarmistir. Yani engin ustad bir doneme damga vuran devrimci liderlerdendir.

İlgili Makaleler

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu