Fark etmişsinizdir, eskisine göre daha az yazıyorum. Daha önce yoğunlaşmaya karar verdiğim bazı konuları da şimdilik bırakacağım. Bunlardan bir tanesi sürgünlük… Konuyla ilgili ince bir kitabı bitirip, bir de yazı yazıp konuyu gelecekteki bir zamana bırakacağım.
Kuzey Kore’yi bitirmem gerek ve Şubat sonunda bitireceğim. Okunması gereken birkaç kitap kaldı, gerekli notları büyük oranda çıkarmıştım yalnız yazımı hakkında düşünmem gerek. Bu ülkenin özgün yanları bulunuyor, özellikle bunların anlatılması gerekiyor. Birkaç bin yıllık ortak tarihi olan bir ulustan, 80 yılda iki ayrı ulus yaratılması nasıl oldu? Bu ancak ayrı bir kültür yaratılarak mümkündür.
Güney Kore de dönüştü ve bunu keyfine göre sıkıyönetim ilan eden devlet başkanının parlamento tarafından azledilmesi ve ardından tutuklanmasıyla gördük. Güney Kore yakın geçmişte büyük öğrenci gösterilerinde hayatını kaybedenlerle önemli bedel ödemişti. Halkın büyük kesimi de parlamentoyu destekledi, gösteriler düzenlendi. Polis ve ordu devlet başkanının zor kullanılması emrine uymadılar ya da bilerek gevşek davrandılar diyelim. Mesela polis parlamentoyu yeterli sayıda milletvekili içeriye girip çoğunluk sağlandığı belli olunca kuşattı ve girişleri engelledi. Demek ki insanlar sosyal medyada bağırıp çağırmak ya da ağlaşmak yerine rejime açık olarak sahip çıktığı zaman verilen emirlerin anlamı kalmıyor.
Devam edersem; bir yazıda belirttiğim gibi bu yıl parçacık mekaniğinin bulunuşunun 100. yıldönümü ve konuyla ilgili videolar yapacağım. Konunun felsefesiyle ilgili birkaç kitap bitirdim ve daha okuyacaklarım bulunuyor.
Kuzey Kore konusu biter bitmez TDAS’ın 50. yılının yazımının hazırlıklarına başlamam gerekiyor.
Edebiyat da bir taraftan gidiyor işte…
Son eklenenle beş öykü bitmişti, altıncıya başladım ve durdum, nasıl ilerleyeceğime karar veremedim.
İkide bir başka konulara girmemek için kendimi frenlemem gerekiyor. Mesela Hindistan konusu… Öğreneceğim… Pek bilinmiyor ama neredeyse Çin kadar önemli bir ülke…
Sonra sonra…